24 Aralık 2012 Pazartesi

SUÇLU


Binlerce ve hatta belki de onbinlerce türk gencinin hayali değil midir bir kafede tek başına ağlayan yada bir parkta bankta tek başına oturan genç ve güzel kadına yanaşıp, "pardon bağyan, iyi misiniz!" diyerek başlayan bir aşk ve sonrasında iki çocuklu bir evlilik? 

7. sanat sinema da bu konuyu ne kadar çok işlemiştir hani. Hollywood senaristleri pek çok kereler yakışıklı ama çekingen ve içine kapanık adamları genç ve güzel tek başına ağlayan kadınların yanına gönderip "are you ok?" dedirtmişlerdir new york'ta, miami'de, brooklyn'de yada ikisinin de turistik yada iş seyahati sebebiyle bulundukları paris'te, milano'da. 


Önce arkadaş olunan, sonra adamın kadına içten içe aşık olduğu ama yine de kadına onu ağlatan adamla olan ilişkisinde yardım ettiği, sonra kadının o adamdan ayrılıp başka başka bi sürü adamla olup üzülüp üzülüp ağlamaya yine buna geldiği, sonra bizimkinin kadına açıldığı, seviştikleri ve ilişki yaşamaya başladıkları, sonra saçma bir sebepten ayrıldıkları, en son tekrar biraraya geldikleri ve finali rahibin gelini öpebilirsiniz sözleri ve giden arabanın arkasında bağlı teneke kutuların üstündeki plakakadaki just married yazısına zoom'la biten en az 10 film koyar önünüze tak diye hiç zorlanmadan; romantizmle hiç ilgisi olmayan, hollywood emekçisinin rızkını çalmak konusunda en ufak bir kaygısı olmadan ekmeğini kovalayan bütün korsan filmciler Türkiye'de. 


Ama burada öyle "pardon iyi misiniz" diyerek bir aşk doğmayacağı gibi, bundan çıkacak sanat da olsa olsa Mersin'li emekli memur Abdullah amcanın yazdığı ve Posta gazetesinde yayınlanan, sanat tarihinin şimdiye kadar tanımladığı hiçbir akıma ve kalıba uymayan, sanata gönül verdiği için 4 yıllık sanat tarihi bölümünü bitirmiş ve yeni mezun olmuş genç ve güzel bir kadını bir kafede yada sahilde bir bankta tek başına düşünceli düşünceli oturtacak hatta belki de ağlatacak kadar düz, ama bir o kadar buz gibi gerçekçi olur!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder