27 Ağustos 2011 Cumartesi

KÜÇÜK MEMNUNİYETSİZLİKLER, DEV HAYALKIRIKLIKLARI


Önümüz bayram, malum bayramlık alışverişi vakti.

Alışveriş yapmayı pek sevdiğimi söyleyemem. O açıdan metalci olmanın ve şu anki işimin avantajı büyük. Metal tişörtünü, kotunu, spor ayakkabını giy ve çık. Büyük kolaylık vallahi.

Farklı olsaydı gerçekten hayatım nasıl olurdu diye düşünüyorum da, sanırım KABUS uygun kelime. Takım elbise beğen, ona uyan gömlek ve kravat bul, mokasen ayakkabılar, çoraplar, normal zamanlarda için belki başka casual kıyafetler; of ki ne of.

Metal tişörtü olayı çok kolaylaştırsa da en azından kot pantolon alışverişi yine de şart. Şu an ki modayı da anlamıyorum. Ben YENİ kot pantolon almaya gidiyorum, çoğu yırtıklı, aşınmışlı ESKİ gibi.

Modeli bulmak daha zor. O küçük kabinde ayakkabıları çıkar, yeni pantolonu giy, içerideki aynada bak, ayakkabıların üstüne basarak dışarı çık, dışarıdaki aynada bir daha bak, satıcının fikrini al. Satıcının fikrini niye alıyorsak? İşi satmak olan ve seni tanımayan bir adamın “Yok abi bu olmadı, sen çıkar, bir şey almadan çık git burdan” diyecek hali yok ya! Tabiî ki “abi bu tam oturdu üstüne” demesi de doğal.

Tabii insanın kendini bilmesi de önemli. Ben zaten aynadaki aksimden çok ta memnun değilken bir de dakikalarca aynalara bakmak zor. Kaldı ki o da sadece bir kot pantolon sonuçta, mucizeler yaratmasını beklememek lazım. Amerikan filmlerinde gözlüğü çıkarıp saçı açında bomba olan okulun “loser” kızı gibi, sadece bir kot pantolon giyince Kıvanç Tatlıtuğ olunmuyor.

Neyse, uzun bir süre boyunca tekrar alışverişe çıkmam gerekmesin diye bir gidişte beni uzun bir süre idare edecek kadar almaya çalışıyorum. Alışverişte saatler geçirmeyi sevmediğimden; mağaza mağaza da dolaşmıyorum. Hedef olarak belirlediğim (bana en yakın olan) bir mağazaya girip, eğer şanslıysam, uygun bir model bulup bunun aynı numarasından 2-3 tane de farklı renklerinden alıyorum, yada farklı rengi yoksa buna benzer model bir şeyler ver diyorum.

Sonuç olarak eve bir tane uygun,  3-4 tane pişman olduğum ve sadece arada 1 filan giyeceğim şeylerle dönüyorum. Başka yerde 1 olan şeye 2 lira verdiğimi de daha sonra bir şekilde öğreniyorum.

Ve o arada 1 giydiklerimde dolapta öylece duruyor yılın büyük zamanı. Ama tamamen de faydasız değiller. Arada dolabı açınca onları görüyorum ve en azından “lan bi sürü pantolon var işte, ne alışverişe gitmesi” diyorum kendime ve alışverişi erteliyorum biraz daha.

Yine de bunlar küçük memnuniyetsizlikler.

Düşünsene, 10 yıl çalışıyorsun, para biriktiriyorsun, bir ev alıyorsun, mutfağını yaptırıyorsun, banyosunu yaptırıyorsun, tam istediğin gibi dekore ettiriyorsun. Ve o mutlu gün geliyor taşınıyorsun. İçin kıpır kıpır, her şey mükemmel. Yemek yiyorsun. Televizyon seyrediyorsun. Yatağa yatıyorsun. Ve o uyarı geliyor. Biraz hafifleme vakti. Kalkıp banyoya gidiyor ve klozete oturuyorsun. O da ne? Öyle oturuyorsun olmuyor, böyle oturuyorsun olmuyor. Taharet musluğu eski evindeki gibi değil. Nasıl yani ya diyorsun. Ve direkt, zar zor işi bitirip odana gidiyorsun:

-         Hanım kalk. Toplan. Taşınıyoruz!

  İşte bu yüzden ilerde bir gün banyo malzemeleri satan dükkanda "Deneme Kabinimiz Vardır" yazısı görürseniz şaşırmayın. Bence olmalı. Hatta belki vardır bile…

18 Ağustos 2011 Perşembe

I LIKE FACEBOOK LIKES

Welcome my friends, welcome to 21st century! The age of information. Yes that is what they call 21st Century; the age of information.

That is true. Let’s have a quick thinking. All the important inventions have been made in 20th century. Television, computers, cars, mobile phones. And sending man to space..

In 21st century there is no real inventions, just doing better of what they had before already. Better television, better computers and better cars, better telephones and sending man to further spots in space..

All present in 20th century, nothing new in deed, just better. Except FACEBOOK. That is new and yes we can call it the greatest invention of 21st century!

They say internet is bad, internet is evil.. It makes you antisocial and alone, right? Bullshit man!

Let’s take a quick flash back in time and go to 1990. Here is our friend Ali, at the age of 7, talking to his friends, “Boys I’m LIKE actual friends with my parents”.

We are back at 2011 and here is our friend Berke, also at the age of 7.. He is not LIKE friends with his parents, he is actually friends with his mother and father on facebook and he LIKEs their status.

Why are we on facebook all day my friends? To meet beautiful woman of course. Gentlemen don’t lie to yourselves! We are there to meet hot chicks… Ugly men are there to meet beautiful women and ugly women are there to meet handsome men. There is one slight flaw in this plan. Beautiful women and handsome men are having sex some place else at that time. So ugly men and women keep disliking each other on Facebook...

Sorry that is a fact! Beautiful women don’t care about ugly men. Ugly men, they think they may have a chance but sorry boys, that won’t happen. No need to keep your spirits up…

Let’s check past examples. Here is our beautiful lady friend Pelin and here is our miserable friend Kadri; Pelin accepted friend request of Kadri due to a common friend in the name of being kind. Looked at his profile and pictures once for a short while after accepting, never came back again. On the other hand, Kadri keeps checking Pelin’s profile and pictures on a regular basis. Leaving couple of LIKEs here are there.

Pelin: THIS IS A GREAT DAY!
Kadri, Selahattin, Berke, Işıl, and 29 others LIKE this.

Next day:
Pelin: THIS IS A TERRIBLE DAY!
Kadri, Selahattin, İpek, Günce, and 12 others LIKE this.

The other day:
Pelin: THIS IS SUCH AN ORDINARY DAY!
Kadri, Selahattin, Çağrı, Selin and 32 others LIKE this

And let’s see Kadri’s wall:

Kadri: THIS IS A GREAT DAY!
Kadri, Selahattin, Abdurrahman and 5 other men LIKE this.

The other day:
Kadri: THIS IS SUCH AN ORDINARY DAY!
Kadri, Selahattin, Abdurrahman and 7 other men LIKE this

Next day:
Kadri: THIS IS A TERRIBLE DAY!
Kadri, Selahattin, Abdurrahman and 3 other men LIKE this.

You see!

Not getting LIKEs from beautiful women is not enough; we have these instant, man LIKErs.

Kadri: Job interview today. Very excited!
Selahattin LIKE this.

Kadri: Having a cup of tea.
Selahattin LIKE this.

Kadri: My father died today. I’ll miss you dad!
Selahattin LIKE this.

Yes, they are Man and they LIKE anything you write no matter what. so they’re probably GAY and they LIKE you. 


It is frustrating. You dream of yourself surrounded by beautiful women, but these men, they are the fence between you and  beautiful women. It's like going out as a group of men. You dream of meeting chicks even trading those men with a beautiful women and going back home with her. If you are a group of men, don't bother going to a regular bar, just head into the nearest gay bar. So that is the same situation on online.




If you can not confront deleting those good real friends from your FACEBOOK friends lists’, then you can consider freezing your facebook ACCOUNT.

Speaking of which; why is it an account? Do we deposit Money in it? Does it give out interest? And would it work better if we hire an accountant?

-         Sir; you had 15 status updates today and 21 comments on others' status updates. You got 9 LIKEs. I guess this foundation is going down to bankruptcy!

-         You can leave John. I’ll work late. I’ll try to get couple more LIKEs. I’ll get us out of this hell hole son. Wish me luck. I’ll POKE you if i need you.

You want to impress beautiful women, you can not do that with some travel pictures posted on your profile or cracking a few jokes here and there is not enough.. Forget it man..

I’ll tell you where else i have an account that I login.. Internet banking.. I do bank transfers online, check credit card charges and all.. However to be honest that is not that fun at all. And the other day my bank has sent out that info newsletter telling how their internet branch won rewards and how they are the best. My ass.

I’ll call them tomorrow and tell them about my great idea! If they do what i suggest, they'll get people to live in their internet branch all day..

Think of an internet banking account where you can add beautiful women on your account profile so they can see your account and actions.

Just think;

Enis deposit 500.000 TL to his bank account.
Pelin, İpek, Ayşe, Gül, 92 other women and SELAHATTİN LIKEd this.

Thank you and good night.

14 Ağustos 2011 Pazar

SIT DOWN COMEDY VE EKMEK



Her gün sabah işe gelirken uzun yolculuklar yapıyorum. Uzun yolculuklar boyunca bazen komik şeyler geliyor aklıma. Bazıları kısa olarak cümlelendirilebilecek şeyler, onları cep telefonundan facebook profilimden post’luyorum. Bazıları ise uzun olduğundan yazmaya üşeniyorum ve çoğunlukla da not almadığım için unutuyorum gidiyor. Kimse ile paylaşmasam da en azından kendim gülüp geçiyorum yani.

Beni komik bulur musunuz bilmiyorum, farkındayım benim mizah anlayışım bazılarına tuhaf geliyor olabilir ama bence önemli olan zaten kişinin kendi esprilerine gülmesi. Yani kimse ile paylaşmasam bile o an benim gülmem yeterli, en azından benim için.

Örnek vermek gerekirse yaklaşık 13 yıldır her gün sabah 9:30da işbaşı yapmak için Beşiktaş’tan 09:15 vapuruna biniyorum. Yıllar içinde artık yüzleri tanıyorsun, senin gibi 09:40 gibi Kadıköy’de işbaşı yapmak, işyerini açmak için 09:15 vapuruna binen diğer kişileri. Hani hiçbirinin ismini bilmiyorsun, şimdiye kadar bir kelime konuşmamışsındır ama alakasız bir yerde karşılaşsan yine konuşmadan bir baş selamı verirsin. İşte 13 yıl içinde aynı olan bir şey varsa 09:15 vapurunun yaklaşık 09:05 gibi iskeleye yanaşmaya başladığı, 09:05 - 09:10 arası yanaşması, 09:20 gibi Beşiktaş’ta işbaşı yapmak yada işyerini açmak üzere Kadıköy’den 08:45 vapuruna binmiş yolcularını boşaltması, 09:10 gibi kapıların açılıp, 09:15 gibi kapıların kapanıp vapurun hareket etmesidir. Yine değişmeyen bir şey ise 13 yıldır aynı vapura bindiğim bazı kişilerin kıpır kıpırlığı ve 09:04 gibi vapuru görür görmez, sanki vapur 1 dakikada yanaşıp yolcuları hemen indirip hemen yeni yolcuları alıp hışımla hereket edecekmişçesine, 11 dakika daha rahatça oturmak yerine hemen ayaklanıp kapının oraya gitmesi ve ayakta durmasıdır. Üstelik iskele de vapurun kapasitesinden çok az sayıda yolcu olmasına yani herkese yetecek yer olmasına rağmen. Yani sonuçta ne kadar erken binersen bin vapur Kadıköy’e aynı saatte yanaşacağından değişen bir şey yoktur. İnerken durum farklı tabi, Kadıköy’e yanaşırken ben kıpır kıpır olup hemen iner, vapur yanaşır yanaşmaz hemen atlarım işte o zaman işe 30 saniye daha erken varma şansın var. Mesela bu paylaşılabilecek bir anektod’dur ama basit bir facebook durumu olarak cümlelendirmesi ve anlatması zordur.

Stand Up comedy’nin çıkışı da budur sanırım. Beni tanıyanların bildiği üzere, Seinfeld çok severim, orada da tanımlandığı şekliyle Stand Up; “Funny Observations. Have you ever noticed this, have you ever noticed that”dir yani Türkçesi ile “Komik Gözlemler. Şu daha önce dikkatinizi çekti mi, Bu daha önce dikkatinizi çekti mi?”dir.

Hepimiz her gün sayısız “Şu” ve “Bu” gözlemliyoruz. Bu gözlemlenenleri iyi cümleleştirip, sahnede anlatıp, üzerine de para alanlar Stand Up’çı oluyor. Zira her arkadaş ortamında da böyleleri vardır, her zaman olması istenen, her buluşmada esprileri ile grubu kırıp geçiren komik kişiler. Adeta herkes susar, o anlattıkça anlatır. Bir yarışma programında birisi kendini tanıtırken “amatör olarak komedi ile ilgileniyorum” dese o ne lan dersiniz değil mi? İşte o budur. Zira şimdiye kadar gecenin başında yada sonunda kimsenin bu tüm grubu kahkahalara boğan gence “buyur 20,00 TL” dediği görülmemiştir”. Yani Stand Up’ı da herkesin kolayca yapabileceği bir şeymiş gibi harcamamak lazım. Sonuçta doğuştan gelen bir yeteneğin de olması lazım. Hem “Şu” ve “Bu”ları cümleleştirmek için, hem de anlatırken taklit ve ses yapabilmek için. O sahneye çıkmak için biraz da işlerin rast gitmesi filan da lazım tabi. Ama Stand Up’ın özü itibariyle özürlü de olmaman lazım, zira tekerlekli iskemle ve stand up yan yana gelemiyor kağıt üzerinde. O işi oturarakta yapabilirsin ama o zaman o karikatüristlik yada mizah yazarı olarak geçiyor. Ki ben buna sit-down comedy demeyi seviyorum.

Her 2 türlü de “O” anlattığında “aynı ben lan” diyorsun, bir nevi “O” sana “seni”, “bende senin gibiyim” dercesine anlattıkça, ve o da eskiden sana anlattığı “aynı sen”ken, sana “sen”i anlata anlata senin o hep olmak istediğin çok parası olan, kızlı ortamlara giren “O” oluyor. Tabiri caizse resmen “sen”in ekmeğini “O” yiyor. “O”nun “sen”i anlatmasını facebook’ta filan paylaşarak sende “sen”in ekmeğini yemeye çalışsan da yaptığın “O”nun ekmeğine yağ sürmekten öteye gidemiyor.