14 Aralık 2011 Çarşamba

FACE THE TRUTH

www.facebook.com/enis.kizilkaya


140 karakterden fazlası...



* yaşı benden bile küçük herkesin yaşlı gibi takım elbiseli gittiği bir yere kotlu tişörtlü gidip tam girişte kapıda durup saatime bakıp "allah kahretsin yine genç kaldım" desem ortamı kahkahaya boğar, insanları neşe yumağına çevirebilirimiyim acaba?

* Bundan sonra kadın hakları savunucusuyum! biz erkekler her yere elimizi kolumuzu sallaya sallaya giderken cefakar kadınlar o koca çantalari taşımak zorundalar, dolmuşta minibüste para vermek için koca çantanın içindeki cüzdanlarını bulmak bazen cüzdan içindeki bozuk para kesesini çıkarmak zorundalar! kadınlarımız cefakar, kadınlarımızın dirsekleri bükük...


* Vapurlarda karşılıklı koltuklar saçma, keşke hepsi vapurun gittiği yöne baksa. Hiç tanımadığın insanlarla 20 dakika boyunca karşılıklı, sürekli gözgöze gelmemeye çalışarak gitmek tuhaf.

* vapurla ilgili diğer bir istenmeyen durum ise az tanınan biri ile karşılaşılmasıdır. şanslıysan gözgöze gelmeden görmemiş gibi yapıp uzağa oturursun. ama gözler buluştuysa artık tanımazdan filan gelip gidemezsin. istemsizce yanyana yada karşılıklı oturulur. 1 dakikada "naber, nasılsın" ile konuşulabilecek herşey tükenir ve kalan 19 dakika mal gibi yanyana / karşılıklı oturarak geçer. uykusuz'unu okuyamaz, müziğini filan da dinleyemezsin. allah belasını versin tüm bu vapurda rastlanan az tanınanların:)

* Böyle modern gibi, birlikte toplanıp esprisine erotik film (aslında porno ama erotik diyelim) seyrettiğiniz kızlı erkekli genç grubuna dahilseniz derhal bir zencili film alıp ilk toplantıya götürün. Senaryolu giriş bölümü yani lastik falan patlayıp zencinin yardım edip sonra evine gidip doğaçlama bölüm başladığında "kara göründüüü" diye bağırın, ortamı kahkahaya boğmaz o gecenin yıldızı olmazsanız bende bişey bilmiyorum.

* Dün 3 erkek mantı yemeye gittik. O kadar mı umutsuz görünüyorduk bilmiyorum ama garson kız sarımsaklı yoğurtla yememiz için o kadar ısrar etti ki! Belki de bizi paylaşmak istemedi, başkalarının olmayalım istedi:)












1 Aralık 2011 Perşembe

ADINI FERİHA KOYDUM

İsim çok acaip bir şey. Seçme hakkın yok, doğduğunda birileri senin için bir isim seçiyor ve sen onunla hayatın boyunca yaşamak zorundasın.

Ben şahsen ismimden memnunum. Annemin adı Figen, Babamın adı İsmail, son ve ilk hecelerinin bir araya gelmesi olarak tahmin edilse de sordum, alakası yokmuş. Ablamın adı Deniz, onunla kafiye yapmaya çalışmış olabilirler. İyi ki sadece 2 kardeşiz, kuple ile yetinip, dörtliük yazmaya çalışmamışlar:)

Adım Enis olmasına rağmen bana Eniz diyenler var, Enes diyenler var, hatta Esin ve Ersin diyenler bile oldu.

Dediğim gibi ismimi seviyorum, sadece bir keresinde bir Amerikalı adımı Anus’ün İngilizce okunuşu şeklinde telaffuz ettiğinde ufak bir burukluk olmuştu:( Halbuki ne güzel ben eskiden yabancılara telefonda adımın yazılışını söylerken Penis without P diyordum…

Yine de herkes benim gibi şanslı değil diye düşünüyorum. Açıkçası şimdi kimseyi rencide etmek istemem ama Abdülvahap, Selahattin gibi bir ismim olsaydı pek mutlu bir hayatım olmazdı diye düşünüyorum. Misal mahallede bi Selahattin vardı çocukken, annesi bile balkondan ona Selo diye bağırıyordu eve çağırırken. Annen bile adını tam söylemiyorsa hep bir Selo, Hep bir Apo olmaya mahkumsun sanırım.

Bazı isimler de insanda önyargı oluşturmuştur, nedense sanki tüm Pelin’ler, İpek’ler, Ahu’lar, Tuğba’lar güzelmiş gibi gelir hepimize. Hatta Ahu Tuğba duble güzeldi ki bu ismi aldı.

İsim konusunda diğer bir özellik ise bazı isimler erkek ismidir Ahmet, Hasan vs. gibi, bazı isimler kadın içindir Hülya, Zeynep vs. gibi ve bazı isimler unisex’tir Deniz, Derya gibi. Ama bazı şakacı anne babalarda yok değil insanı zorda bırakan. Bir kartvizit’ten bir firmadan birini arayacaksın telefonla;

-İyi günler Nurhan hanımla görüşebilirmiyim?
+(kalın bir erkek sesi) buyurun ben Nurhan
-??? :) :(

İsim kariyer içinde önemli. Hayrünisa diye bir pop yıldızı yada aktris düşünülemiyor mesela. Belki de şu veya bu şekilde önceden tanıdığımız insanlar sebebiyle bazı isimleri bazı karakterlere tayin ediyoruz kafamızın içinde. Örneğin İbrahim diyince akla bir türkücü gelirken Kıvanç diyince manken geliyor. Bir İbrahim’i reklam mankeni bir Kıvanç’ı türkücü olarak düşünürken zorlanıyoruz.